Abdullah Furkan YAKA

Üniversite yılları, yalnızca derslerde öğrendiklerimizin değil, aynı zamanda gerçek dünyaya dair deneyimlerin ve dostlukların kazanıldığı eşsiz bir dönemdir.
Bu dönemi anlamlı ve unutulmaz kılan en önemli unsurlardan biri ise proje takımları ve öğrenci kulüpleridir. İstanbul Teknik Üniversitesi, Türkiye’nin akademik anlamda lider üniversitelerinden biri olmasının yanı sıra, öğrencilerine sunduğu zengin ve çeşitli proje takımlarıyla da özel bir yere sahiptir.
İTÜ’de öğrenciler, derslerde öğrendikleri teorik bilgileri proje takımlarında pratiğe dökme şansı bulur. Gerçek dünyaya dokunan projeler geliştirir, sektörden profesyonellerle tanışır ve mezuniyet sonrası kariyer hayatına güçlü bir başlangıç yaparlar. Bu süreçte takım çalışması, liderlik, yaratıcı problem çözme ve etkili iletişim gibi hayati beceriler kazanarak yalnızca bir diploma değil, hayat boyu kullanabilecekleri önemli yetkinliklerle üniversiteden ayrılırlar.
İTÜ’deki onlarca farklı proje takımı ve öğrenci kulübü, her öğrencinin kendi ilgi alanına göre bir yol seçmesine olanak tanır. Otomotiv alanında çalışan İTÜ Racing, güneş enerjili araçlar geliştiren İTÜ Güneş Arabası Ekibi, otonom kara araçları üzerine çalışan İTÜ Rover Takımı, roket ve uzay teknolojileri alanında faaliyet gösteren İTÜ Apis Rocket Technologies ve İTÜ Pars Roket Takımı, havacılık ve uzay mühendisliği öğrencilerinin oluşturduğu İTÜ Uçak ve Uzay Mühendisliği Kulübü (İTÜ UUMK) ile yazılım, yapay zeka ve bilgisayar bilimleri üzerine projeler yürüten Vision Space and Coding (VSC) gibi oluşumlar, öğrencilere gerçek projeler üzerinde çalışma fırsatı sunuyor.
Bu takımlar, öğrencilerin hem teknik bilgi ve becerilerini geliştirmelerine hem de takım çalışması, liderlik ve proje yönetimi gibi meslek hayatında önemli yer tutan yetkinlikleri kazanmalarına katkı sağlıyor.
Ekip Tarihi
İstanbul Teknik Üniversitesi’nin en köklü proje takımlarından biri olan İTÜ Güneş Arabası Ekibi’nin hikâyesi, 2004 yılında TÜBİTAK’ın düzenlediği ulusal güneş enerjili araç yarışları çağrısıyla başladı. İTÜ Elektrik-Elektronik Fakültesi'nde öğrenim gören üç öğrenci, bu çağrıya cevap vererek ekibi kurdu ve üniversite bünyesinde güneş enerjisiyle çalışan araçların tasarımına ve üretimine ilk adımı attılar.
İlk araçları ARIBA 1, her ne kadar yarışı tamamlayamasa da, ekip için önemli bir deneyim oldu. Aldıkları derslerle hızla ilerleyen ekip, sonraki yarışlarda ARIBA 2 ile birincilik ve ikincilik elde ederek başarının kapılarını araladı. Zamanla büyüyen ekip, bugüne kadar 10 güneş enerjili araç ve 2 otonom araç üreterek 250’den fazla mezun verdi. Akademik alanda da aktif bir şekilde çalışan ekip, 50’nin üzerinde bilimsel yayın ortaya koydu.
Ekibin bu uzun yolculuğunda başarıyı getiren unsurların başında, düzenli bir organizasyon yapısına sahip olmaları geliyor. Elektrik-elektronik, makine, bilgisayar, endüstri ve uçak mühendisliği gibi farklı disiplinlerden gelen 30-40 kişilik aktif üye kadrosu, belirli görev dağılımları ve koordinasyonla çalışıyor. Ancak her şeyden önemlisi, bu ekipte herkesin gönüllü olması ve "Güneş Arabası Ruhu"nu yaşatması. Haftada 25 saati bulan atölye çalışmaları, yaz aylarında tam zamanlı bir tempoya dönüşüyor ve tüm üyeler bu yoğunluğa tutkuyla ayak uyduruyor. Burada vakit geçirmek sadece çalışmak değil, aynı zamanda bir aidiyet duygusunun parçası olmak anlamına geliyor.
Ekip kültürünün sürdürülebilir olması için bilgi aktarımı da büyük önem taşıyor. Her yeni üye, ilk yılında teknik ve sosyal yetkinlikler kazanıyor, sonraki yıllarda ise hem projelerde aktif rol alıyor hem de kendinden sonra gelenlere öğrendiklerini aktarıyor. Uygulamalı ve yazılı bilgi aktarımı sayesinde, yıllar içinde yaşanan bilgi kaybının önüne geçilmeye çalışılıyor.
İTÜ Güneş Arabası Ekibi'nin bugün hâlâ aktif ve güçlü bir şekilde var olmasında sponsorların da önemli bir payı var. TÜBİTAK Formula G yarışlarının sona ermesinin ardından ekip, yoluna uluslararası yarışmalarda devam etmeye karar verdi. Ancak yurt dışı yarışlarına katılmanın getirdiği yüksek maliyetler, güçlü sponsorluk ilişkileri kurmayı zorunlu kıldı. Bugün ekip, Zorlu Enerji gibi büyük firmaların destekleri sayesinde, iLumen European Solar Challenge (iESC) ve Bridgestone World Solar Challenge (BWSC) gibi prestijli organizasyonlarda Türkiye’yi başarıyla temsil ediyor.
Ekip, yalnızca güneş enerjili araç üretmekle kalmadı; aynı zamanda otonom sürüş teknolojilerine de yöneldi. 2021 yılında ARIBA Autonomous I ile Teknofest Otonom Robotaksi yarışmasında üçüncü oldular. 2022 yılında kabuğunu yenileyen ARIBA Autonomous II aracıyla parkuru birinci olarak tamamladılar. 2023 yılında hem Teknofest’te hem de Romanya’da düzenlenen Bosch Future Mobility Challenge’da Türkiye’yi temsil ettiler.
Güneş enerjili araç yarışlarında da önemli başarılar elde eden ekip, Belçika’da düzenlenen iLumen European Solar Challenge’da 24 saatlik dayanıklılık yarışlarında zorlu hava koşullarına rağmen güçlü bir performans sergiledi. 2024 yılında ise, Avustralya’da düzenlenen ve dünyanın en prestijli güneş arabası yarışı olarak kabul edilen Bridgestone World Solar Challenge’a katılarak 3021 kilometrelik zorlu rotayı başarıyla tamamladı.
Ekibin Aktif Projeleri ve Katıldığı Yarışlar
Şu anda ekip, yeni bir güneş arabasının tasarımı ve üretimi üzerinde çalışıyor. 2025 yılında güneş arabası yarışlarına katılmadan bu projeye odaklanmayı ve geliştirme sürecini en verimli şekilde değerlendirmeyi planlıyor. Hedef ise 2026 yılında yeni araçlarıyla Bridgestone World Solar Challenge’da tekrar yarışarak İTÜ’yü ve Türkiye’yi en iyi şekilde temsil etmek.
Önümüzdeki aylarda ekip, ARIBA Autonomous II aracıyla Shell Eco-Marathon yarışmasına katılacak. Bu araçta, ekip üyelerinin kendi geliştirdiği özel bir motor sürücü kullanılacak. Böylece araçta kullanılan kritik bileşenlerden biri tamamen ekip içinde tasarlanmış olacak.
Bu yıl yarış takviminin daha hafif olması, ekibin bilimsel çalışmalara ve teknik projelere daha fazla zaman ayırmasına imkân sağladı. Şu anda aktif olarak yürütülen projeler arasında; aktif dengeleme yapabilen batarya yönetim sistemi (BMS) tasarımı, batarya paketi tasarımı, batarya şarj cihazı tasarımı ve maksimum güç noktası takibi (MPPT) devre tasarımı bulunuyor.
İTÜ Güneş Arabası Ekibi’nde geçirdiğim yıllar, yalnızca teknik becerilerimi geliştirmeme değil, aynı zamanda değerli tecrübeler ve bilgiler kazanmama da vesile oldu. Ekipte üstlendiğim görevler ve karşılaştığım gerçek mühendislik problemleri, batarya sistemleri alanındaki bilgi birikimimin temelini oluşturdu. Bu süreçte edindiğim deneyimlerin ne kadar kıymetli olduğunu ve özellikle üniversite bünyesinde faaliyet gösteren diğer proje takımları için yol gösterici olabileceğini fark ettiğimde, bu bilgileri yazılı hale getirmenin önemli bir adım olacağına karar verdim.
Bu düşüncelerle ortaya çıkan "Öğrenci Gözünden Batarya Tasarımı" adlı kitap, Türkiye’de elektrikli araç projeleri yürüten öğrenci takımlarının ihtiyaçları göz önünde bulundurularak hazırlandı. Kitabın temel amacı, batarya paketi tasarımı konusundaki bilgi eksikliklerini gidermek, sık karşılaşılan teknik problemlere çözüm sunmak ve mühendislik öğrencilerinin gelişimine katkıda bulunmak.
Kitapta; hücre seçimi, elektriksel konfigürasyon, modül tasarımı, batarya yönetim sistemi (BMS) seçimi, batarya kutusu tasarımı, elektriksel güvenlik önlemleri ve batarya üretim süreçleri gibi temel başlıklar detaylı bir şekilde ele alınıyor. Ayrıca tasarım aşamalarında karşılaşılan yaygın sorunlara yönelik çözüm önerileri, sahada edinilen gerçek tecrübelerle desteklenerek anlatılıyor.
Yazım süreci boyunca, İTÜ Güneş Arabası Ekibi’nde yıllar içinde biriken bilgi ve deneyimlerden büyük ölçüde faydalandım. Ekip içinde karşılaştığımız zorluklar ve ürettiğimiz çözümler, kitabın şekillenmesinde önemli bir rol oynadı. Böylece teorik bilgilerin pratik uygulamalarla harmanlandığı, okuyuculara gerçekçi ve anlaşılır içerikler sunan bir kaynak ortaya çıktı.
İTÜ Yayınevi tarafından yayınlanacak olan bu kitabın, üniversite proje takımları ve batarya tasarımıyla ilgilenen mühendislik öğrencileri için önemli bir kaynak olmasını hedefliyorum. Aynı zamanda, ilerleyen yıllarda daha gelişmiş projelerin temelini oluşturacak çalışmalara da ilham vermesini diliyorum.
Üniversitelerde İTÜ Güneş Arabası Ekibi gibi proje takımlarının çoğalması, Türkiye’nin gelecekte ihtiyaç duyacağı nitelikli mühendisleri yetiştirmek için büyük bir fırsat sunuyor. Bu tür girişimlerin artmasıyla üniversite eğitiminin potansiyelini tam anlamıyla ortaya koyabileceğine ve ülkemizin teknoloji alanında daha da güçleneceğine yürekten inanıyorum.