İTÜ Yayınevi olarak yayımladığımız, müzik tarihimizin en önemli isimlerinden İsmail Dede Efendi'yi farklı yönleriyle ele alan "Neş'e-i Muhabbet: İsmail Dede Efendi'nin Aziz Hatırasına" başlıklı kitabın editörleri Prof. Dr. Ali Tüfekçi, Prof. Dr. Gözde Çolakoğlu Sarı ve Doç. Dr. Şeyma Ersoy Çak ile bir araya geldik ve kitabın ortaya çıkış sürecini, Dede Efendi'nin müzik tarihindeki yerini ve kitabın hedeflerini konuştuk.

neşeimuhabbet


Bu kitabı hazırlama fikri nasıl ortaya çıktı ve nasıl bir hazırlık süreci geçirdiniz? Bize biraz kitabın hikayesinden bahsedebilir misiniz?

Ali TÜFEKÇİ: Öncelikle İTÜ Yayınevi çatısı altında bu projeyi gerçekleştirmekten ve sizlerle burada olmaktan dolayı büyük bir mutluluk duyduğumuzu ifade etmek isterim. Gözde Hocam ve Şeyma Hocam ile birlikte bu çalışmada yer almak bizim için bir onur ve kısmet. İsmail Dede Efendi gibi büyük şahsiyetler ve onların eserleri; bizleri bu seslerde, makamlarda, güftelerde buluşturan ortak değerlerimiz.

İTÜ TMDK, Türk musikisi kültürü temelleri üzerine kurulmuş bir kurum. Bu değerlerimizi anmak, yaşatmak, tanımak ve gelecek nesillere aktarmak, Konservatuarımızın kuruluş misyonunun temelini oluşturuyor. Bu bizim için bir gelenek ve öncelikli olarak addettiğimiz bir görev. Dede Efendi de bu geleneğin yapı taşlarından, hatta Erol Sayan hocamızın ifadesiyle sanatta bir çağ açan isimlerden biri. Tıpkı Merâgî ve Itrî gibi, Dede Efendi de kendi devrini oluşturmuş bir güneş. Bizler de Konservatuar geleneğimizde hocalarımızdan bu büyük bestekârları dinleyerek ve onların izlerini takip ederek bizleri insanlıkta buluşturan bu seslerin anlamını yaşamaya gayret ettik.

Bu kitap projesi de bu misyonun bir parçası olarak doğdu. Dede Efendi, bizler için sadece dünü ve bugünü değil, aynı zamanda yarınları da temsil eden ve geleceğe seslenen bir isim. Onun müziğindeki o ezelî ve ebedî ses umuyorum ki yankılanmaya devam edecek. Bu çalışmayla da onun aziz hatırasına küçük bir katkıda bulunmaya çalıştık.


Kitap, Dede Efendi'nin hayatı ve eserleri üzerine farklı disiplinlerden birçok yazarın katkısını içeriyor. Bu çeşitliliği bir araya getirme süreciniz nasıldı ve bu farklı bakış açıları kitaba neler kattı?



Gözde ÇOLAKOĞLU SARI:
O zamanki müdürümüz olan Ali Hocamız bu fikirle geldiğinde, Dede Efendi gibi çok yönlü bir şahsiyeti nasıl ele alacağımızı uzun uzun tartıştık. Dede Efendi hem bir Mevlevî hem neyzen hem bestekâr hem hânende... Hem Mevlevî müziği besteliyor hem de ¾’lük  ‘Semai’ usulüyle ölçülmüş ‘Yine Bir Gülnihâl’ gibi örnekler ile dönemin popüler türlerinde eserler veriyor. Dede Efendi’nin çok yönlü kişiliğine atfen farklı disiplinlerden isimleri bir araya getirmek istedik. Mutlaka bir tarihçi olmalıydı, müzik sosyolojisi üzerine çalışma yapan bir hocamız olmalıydı. Konservatuarımızdan ve farklı kurumlardan, Türk müziği ve tarihi üzerine düşünen, uzmanlaşmış isimlerle irtibata geçtik. Süreç içinde eklenenler, ayrılanlar oldu ama sonuçta ortaya çıkan makalelerin her biri, Dede Efendi'ye farklı bir pencereden bakarak bütüne çok değerli katkılar sundu.

Kişisel olarak da doktora çalışmalarımdan beri Dede Efendi gibi büyük bir şahsiyet üzerine çalışmayı hep istemiştim. Farklı türlerdeki eserlerinin her birini analiz etmek büyük bir emek gerektiriyordu. Ali Hocamızın Dede Efendi projesi, hem bu isteğimi gerçekleştirmeme vesile oldu hem de bu güzel birlikteliği sağladı. Makalelerin yazım süreci yaklaşık iki yıl sürdü; araştırmak, yazmak ve ilgili perspektifi tamamlamak zaman aldı.

Şeyma ERSOY ÇAK: Gözde Hocamızın da belirttiği gibi, Ali Hocamızın başlattığı bu proje çok geniş bir çerçeve çiziyordu. İlk toplantılarda kitabımızda nasıl yazılar olması gerektiği konuşulduğunda odak noktamız, müzikoloji alanında çalışmalar yapmış, kültür tarihi ve müzik tarihi üzerine yazan akademisyen hocalarımız başta olmak üzere makam müziği tarihimiz hakkında yazan icrâcı ve bestekâr hocalarımızın da katkısının olması gerektiği yönündeydi.

Bu projede yer almanın benim için iki önemli tarafı var. Birincisi, kıymetli Erol Sayan Hocamızla birlikte Kurumumuzun duayen hocalarının içinde yer aldığı kıymetli isimlerle, müzik tarihimizin en güzide şahsiyetlerinden İsmail Dede Efendi üzerine bir çalışmada bir araya gelmekti. İkincisi ise, Türkiye'de bu türde kapsamlı biyografi eserlerinin azlığı düşünüldüğünde, İTÜ TMDK gibi köklü bir kurum çatısı altında böyle bir yayını ortaya çıkarabilmenin verdiği gururdu.

Kendi katkıma gelince; başlangıçta biyografik bir inceleme düşünürken, lisans döneminde Erol Sayan Hocamın hediye ettiği bir güfte defterinde Dede Efendi'ye ait olabileceğini düşündüğümüz bir güfteye rastladım. Tabii ki bir güfteyi kesin olarak birine atfetmek riskli, ancak müzikolojik analizlerle (güfte, makam, usul vb.) bu ihtimali tartışmaya açmak mümkündü. Böylesi farklı bir boyut benim için özel bir tevafuk oldu.

Ali TÜFEKÇİ: Özetle, Dede Efendi ismi özelinde engin bir konuyu hem anlaşılır kılmak hem de akademik bir derinlikle sunmak istedik. Farklı alanlardan (icra, analiz, tarih, sosyoloji vb.) değerli akademisyen ve sanatçıların katkılarıyla, kitabın içeriğini zenginleştirmeye çalıştık. Bu süreçte katkı sunan tüm yazarlarımıza minnettarız.

Kitabın içeriği gerçekten de Dede Efendi'nin çok yönlü bir portresini çiziyor. Peki, Dede Efendi'nin özellikle 18. yüzyıldan 19. yüzyıla geçiş dönemindeki müzikal ve kültürel önemi hakkında neler söyleyebilirsiniz? Kitap bu döneme nasıl bir ışık tutuyor?

Gözde ÇOLAKOĞLU SARI: Türk müziği bildiğiniz gibi sözlü geleneğe dayanıyor. Nota yazımının bugünkü anlamda yaygınlaşması 19. yüzyılın ortalarını buluyor. Dede Efendi'nin yaşadığı dönem, Osmanlı İmparatorluğu'nun siyasi olarak gerilemeye başladığı, ancak müziğin ivme kazandığı bir zaman dilimi. Tarihsel olarak inişli çıkışlı, pek çok sıkıntının yaşandığı bir dönem. Ancak Dede Efendi, III. Selim gibi musikiyle hemhal olan, yenilikçi ama geleneği de koruyan bir padişahtan başlayarak, II. Mahmud ve Abdülmecid olmak üzere üç padişah döneminde saray musahibi olarak görev yapmış. Bu çok önemli.

III. Selim ve II. Mahmud, Batı müziğine ilgi duymuşlar, ancak geleneksel müziği de desteklemişler. Abdülmecid Batı müziği tandanslı bir padişah olmasına rağmen, Dede Efendi ona da kendini sevdirmeyi başarmış. Bu, onun adaptasyon yeteneğini ve sanatının gücünü gösteriyor. Bir yandan saraydan maaş alan bir müzisyen, diğer yandan Yenikapı Mevlevihânesi'nde çileye girmiş bir Mevlevî dervişi. Hatta meşhur Bûselik Beste’sini (Zülfündedir benim baht-ı siyâhım) çiledeyken bestelediği ve eserini padişah huzurunda icra edebilmek için özel izinle çileden çıkıp, geri döndüğü anlatılır.

Ayrıca, Mevlevî ayini gibi büyük bir türün yanı sıra, dönemin ihtiyacı olan daha küçük, daha hızlı tüketilebilen türlerde de eserler vermiş olması, onun hem geleneğe hakimiyetini hem de çağının nabzını tutabilen bir besteci olduğunu gösteriyor. Kitapta Namık Sinan Turan hocamızın yazısı, tam da bu 18. ve 19. yüzyıl geçişindeki sosyal, kültürel ve siyasi çerçeveyi çizerek okuyucuya bir altyapı sunuyor ve Dede Efendi'yi bu bağlam içinde konumlandırıyor.

Kitapta yer alan makaleler, Dede Efendi'nin bestecilik stilini, eserlerini ve müzikal kişiliğini farklı yönleriyle ele alıyor. Sizi editörler olarak en çok etkileyen veya bu kitapla birlikte yeni ortaya çıkan bulgular neler oldu?

Şeyma ERSOY ÇAK: Bu kitabın önemli özelliklerinden biri, arşiv belgelerine dayanan yeni bilgiler sunması. Örneğin, Süleyman Erguner Hocamızın ve Talip Mert Hocamızın yazıları, arşiv belgeleri üzerinden Dede Efendi'nin hem besteciliğine hem de yaşamına dair yeni detaylar ortaya koyuyor ve bilinen bazı tarihsel verilerin yeniden değerlendirilmesini sağlıyor. Yine makalemde tartıştığım, Dede Efendi'ye ait olması muhtemel yeni güfte de bu kapsamda sayılabilir.

Ayrıca Gözde Hocamızın makalesi, Dede Efendi'nin bestecilik stilini eserleri üzerinden analiz ederek önemli bulgular sunuyor. Bunun yanında, literatürde Dede Efendi'nin yaşamına dair var olan bazı karışıklıkları gidermeye yönelik çalışmalar da mevcut. Özellikle Nilgün Doğrusöz Hocamızın yazısı, kaynakları karşılaştırarak biyografik bilgileri netleştirmeye çalışıyor ve farklı rivayetleri tartışıyor.

Gözde ÇOLAKOĞLU SARI: Oğuzhan Balcı, Hakan Talu ve Murat Salim Tokaç gibi hocalarımızın yazıları ise daha çok Dede Efendi'yi dönemi içinde felsefi ve kültürel açıdan değerlendiren fikir yazıları niteliğinde. Ruhi Ayangil hocamızın “Kâr” türü üzerine yazdığı makale de çok değerli. Kâr türünün tarihsel gelişimini ve Dede Efendi'nin bu türe yaptığı katkıları spesifik olarak inceliyor. Yeşim Altınel Çoban ve Şirin Karadeniz Hocalarımızın makalesi Dede’nin nakış türündeki eserlerinin analizini içeriyor. Kısacası, kitap hem spesifik yeni bulgular sunuyor hem de Dede Efendi'yi daha geniş bir perspektiften anlamamıza yardımcı oluyor.

Ali Hocamızın başta belirttiği gibi, Dede Efendi'nin müziği sadece kendi dönemini değil, sonraki dönemleri de etkilemiş. Kitapta da bu vurgulanıyor. Bu etkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Dede Efendi'nin mirası neden bu kadar kalıcı oldu?

Ali TÜFEKÇİ: Dede Efendi'nin bestekârlığını besleyen çok güçlü bir inanç dünyası var. Yenikapı Mevlevîhânesi'nde yetişmiş olması, neyzenliği, hanendeliği; tüm bunlar onun müziğine müthiş bir derinlik ve dinamizm katıyor. Bu sadece teknik bir ustalık değil, aynı zamanda bir "aşk" hali. Yaradan'a duyulan o yoğun sevgi, onun eserlerine sirayet ediyor ve dinleyende farklı anlamlar uyandıran, hep yarına dair bir ümit veren bir "muhayyile" (imgelem) açıyor. Yazılı bilgilerin ötesinde, insanları çeken de bu içtenlik ve derinlik sanırım.

Onun müziği, sadece geçmişin sesleri değil. İçinde gizlenmiş, insanlığa umut veren kodlar da taşıyor. Mesela Ferahfezâ Mevlevî Âyini'ni dinlerken onun neyzenliğini ve Yenikapı Mevlevîhânesi'nin atmosferini hissederim. Bu sesler hep taze ve geleceğe dönük. Bu nedenle eserleri her dönemde farklı anlamlar barındırıyor.

Şeyma ERSOY ÇAK: Yazılarımız arasında Bilen Işıktaş Hoca'nın, 1941 yılındaki Dede Efendi konseri ve bu konsere yönelik tepkileri ele aldığı çalışması da bulunuyor. Bu çalışma, aslında bize önemli bir durumu gösteriyor. Söz konusu konser, bir nevi kapanmış bir dönemin ardından gerçekleşmiş olsa da Dede Efendi'nin mirasının geleceğe nasıl ışık tuttuğunun net bir örneği. Nitekim 1941'de düzenlenen bu konser, basında geniş yankı uyandırmış ve çeşitli tepkilerin ortaya çıkmasına neden olmuş. Bilen Işıktaş, Dede Efendi'den yıllar sonra, 1941 tarihli gazete kupürlerine dayanarak bu yankıları, karşıtlıkları ve dönemin atmosferini çok başarılı bir şekilde kaleme almış.

Ali TÜFEKÇİ: O dönemin gazete kupürleri, Dede Efendi'nin herkeste karşılık bulan o soyut muhayyilesine, yani kendine özgü dünyasına yönelik bir merakı da beraberinde getiriyor. Besteleri üzerine verilen konserle birlikte bu merak bir heyecana dönüşmüş ve konu önemli bir gündem maddesi haline gelmiş. Bunu Bilen Işıktaş’ın makalesi üzerinden okuyabiliyoruz.

Gözde ÇOLAKOĞLU SARI: Ferahfezâ Ayini'nin hikayesi de ilginçtir. Rauf Yekta’dan aktarılana göre II. Mahmud, Ferahfezâ makamındaki bir takımı dinlerken bu makamda bir Mevlevî âyininin ne kadar sanatlı olacağını dile getirir. Dede Efendi padişahının isteği üzerine Ferahfezâ makamında bir Mevlevî âyini besteler. Bu âyin, sadece müzikal olarak değil, edebî olarak da etkili olmuştur. Ahmet Hamdi Tanpınar, pek çok eserinde Ferahfezâ Âyini'ne göndermeler yapar. Kısaca Dede Efendi vefatından yüzyıl sonra bile bir edebiyatçıya ilham kaynağı olabilmiş ki; bu da onun müziğinin zamanı aşan gücünü gösteriyor.

Tespitleriniz çok değerli. Dışarıdan bakınca Dede Efendi, hem Osmanlı klasik müziğinin zirvesini temsil eden hem de yeni formlar deneyerek kendi alanında yenilikler getiren, tam anlamıyla "çağının insanı" gibi görünüyor. Aynı zamanda dediğiniz gibi "zamansız" bir yanı da var.

Ali TÜFEKÇİ: Aslında oldukça doğru bir tespit. Dede Efendi’yi hem çağının insanı hem de “zamansız” olarak düşünebiliriz. İki tarafı da temsil etmesi sanırım onun sanatını bu kadar katmanlı ve kalıcı kılmış oluyor.

Kitap, Dede Efendi'nin mirasını gelecek nesillere aktarma amacını da taşıyor. Bu anlamda, kitabın okuyuculara ve müzik dünyasına nasıl bir katkı sağlamasını umuyorsunuz?

Gözde ÇOLAKOĞLU SARI: Öncelikle kendi öğrencilerimizi düşünüyorum. Türk müziği tarihiyle ilgili kaynak sorduklarında, genellikle eski, ansiklopedik bilgilerin ötesine geçemeyen birkaç temel eser önerebiliyorduk. Ancak artık birinci kaynaklara, arşiv belgelerine ulaşım daha kolay. Bu kitap hem tarihsel bağlamı sunan ve Dede Efendi'yi derinlemesine inceleyen hem de dönemin müziğini analiz eden makaleleri bir araya getiriyor. Öğrencilerimiz ve araştırmacılar için kapsamlı bir kaynak olmasını umuyoruz. Bu tür çalışmaların artması, yazılmamış, araştırılmamış pek çok bilginin ortaya çıkmasına ve yeni araştırmaların teşvik edilmesine yardımcı olacaktır.

Ali TÜFEKÇİ: Öğrencilerimizle birlikte genel okuyucu ve hatta uluslararası düzeyde Türk ve İslam sanatlarına ilgi duyanlar için de önemli bir kaynak olacağını düşünüyoruz. Üniversitemizin bilime ve sanata verdiği değer çerçevesinde, Dede Efendi gibi bir zirve ismin şemsiyesi altında hem bilimsel derinliği olan hem de estetik bir değer taşıyan bu çalışmanın, kendi insanımıza ve insanlığa seslenen bir eser olmasını ümit ediyoruz.

Şeyma ERSOY ÇAK: Kitabın sonundaki kapsamlı bibliyografya seçkisi de bu amaca hizmet ediyor. Hem öğrenciler hem de araştırmacılar için Dede Efendi üzerine yapılmış çalışmaları (tezler, makaleler, kitaplar, gazete yazıları vb.) bir araya getiren bir rehber niteliğinde. Ayrıca kitapta yer alan makaleler, arşiv belgelerinin ve özellikle güfte mecmualarının daha derinlemesine çalışılması gerektiğine de işaret ediyor. Bu anlamda, gelecekteki çalışmalara da bir pencere açtığını düşünüyoruz.

Bu değerli bilgiler ve keyifli sohbet için çok teşekkür ederiz. Kitabın hazırlanmasında emeği geçen tüm yazarlara, akademisyenlere ve katkıda bulunanlara da sizin nezdinizde teşekkürlerimizi sunarız. Gerçekten çok kapsamlı ve özenli bir çalışma olmuş. Farklı disiplinlerden bakan bizler için de ufuk açıcı oldu.

Gözde ÇOLAKOĞLU SARI: Biz teşekkür ederiz. Tarih gibi alanlardan gelen yorumlar bizim için çok değerli, çünkü biz de çalışmalarımıza başlarken tarihsel belgelerden yola çıkıyoruz. Disiplinlerarası çalışmaların zenginliği de burada ortaya çıkıyor.

IMG-20250327-WA0023      IMG-20250327-WA0042     IMG-20250327-WA0012